AKROPOLİS


AKROPOLİS

Akropolis kentin kuzeyinde bulunmaktadır. Üst kısmı düz bir tepe formundadır ve karşıdan bakınca bir masayı andırır. Tepenin yüzeyi yaklaşık 2500 m2’dir. Akropolis'te gerşekleştirilen yüzey araştırması-sondaj ve kazıları içeren ortak bir proje, kentin erken dönemlerine dair oldukça önemli sonuçlar vermiştir. Yapılan araştırmalarla Akropolis’teki ilk insan varlığının yaklaşık 7000 yıl geriye, Kalkolitik Dönem’e kadar geriye gittiği anlaşılmıştır. Buluntular Güneybatı Anadolu ve Orta Anadolu ile olan bir benzerliği yansıtmaktadır. Akropolis’te “Alan 1”de yapılan çalışmalar yerleşimin Bronz Çağ’da başladığını kanıtlamıştır. Dini aktivitelerin Orta Bronz Çağ’da yoğunlaştığı kültler ile ilgili bulunan malzemeden anlaşılmıştır. Bu alanda bulunan keramik buluntular ile Pamphylia ve Güneybatı Anadolu arasındaki ilişkilere örnek oluşturmaktadır.

“Alan 1”’de Orta Tunç Çağı’nda bir kül sunağı oluşturulmuş, daha sonra Geç Tunç Çağ’da burası yerel kireçtaşından düzgün kesilmiş dikdörtgen bloklardan inşa edilmiş anteli bir yapı ile çevrelenmiştir. Bu alandan Myken ithali bir boğa figürini ile Hitit kültürü ile bağlantılı libasyon gereçleri bulunmuştur. “Alan 1”in güneyindeki “Alan 3”de ise libasyon çukurlarıyla çevrili bir ocak bulunmuştur ki, bu da Myken ve Hitit kült gelenekleriyle bağlantılıdır. Boğazköy’de bulunan bronz tablette ismi geçen Parha kenti ile söz konusu buluntuların özdeşliğine dair kesin bir kanıt bulunamasa da, Geç Tunç Çağı’nda görece önemli bir yerleşimin varlığı, söz konusu Parha-Perge devamlılığına dair güçlü bir belirteç olarak kabul edilebilir.

Akropolis yerleşmesinde MÖ. 10-8. yy.’lar arasına tarihlenen ve kült alanına bakan oval ocaklı tek odalı bir ev açığa çıkarılmıştır. Önüne anikonik bir kült heykeli yerleştirilmiştir. Yine bu alandaki ikinci bir evde birçok pişirme kabıyla birlikte hayvan kemikleri de bulunmuştur. Böylece bu iki evin de bir leskhe (kent yöneticilerinin toplandığı ve tartıştığı küçük yapılar) olması mümkün görünmektedir.

Yapılan kazılarda MÖ 8 ve 7. yy.’lara tarihlenen Rhodos adasındaki Lindos kenti üretimi spiral motifli amphoralar ve ithal Rhodos keramik parçaları ele geçmiştir. Bununla birlikte Black-on-Red grubu seramikler ile mermer taklidi Lydia kapları da bulunmuştur. MÖ. 7. yy.’da yerleşimde oldukça iyi kalitede duvar işçiliğine sahip ve “Doğu Symposion Evi” adı verilen bir yapı inşa edilmiştir. Ayrıca MÖ. 6. yy’da da Batı Tepe’de bir Kült Yapısı vardır.

Akropolis yerleşmesinin Batı Tepesi’nde yaklaşık MÖ. 460 yılında gerçekleşmiş bir yıkım tabakası saptanmıştır. Bu tahribatın belki de Eurymedon Savaşı ile bir bağlantısı olabilir. Yıkımın ardından Akropolis’te düzgün kesilmiş taş bloklarla yeni binalar inşa edilmiştir. Bunlar arasında kapılarıyla birlikte bir savunma sistemi ve küçük bir tapınak da yer almaktadır. MÖ. 5. yy’ın ilk çeyreğinda “Kült Yapısı I’in güneyine bir stoa yapılmış, bir başka Dor düzenli stoa ise bu kompleksin güneyine eklenmiştir. “Alan 1”de yer alan Kutsal Alan MÖ 5. yy’ın ilk çeyreğinde yeniden planlanarak, iki symposion odası tarafından kuşatılmış merkezi odalı bir yapıya dönüştürülmüştür. Buluntulara göre, MÖ. 5. yy.’da Attika ithali keramik de bolca ithal edilmeye başlanmıştır. Ayrıca Akropolis yerleşmesinin güney yamacında MÖ. 5-4. Yüzyıllarda inşa edilmiş yedi safha içeren, kuleler ve çıkış kapıları içeren kompleks bir sur sistemine sahip olduğu da saptanabilmiştir.

Hellenistik Dönem ile birlikte Akropolis’te yeni yapı faaliyetleri saptanmaktadır. Bu dönemde, önceden yıkılmış olan “Kült Yapısı I” tipik bir anteli tapınak formunda yeniden inşa edilmiştir. Akropolis'in güney batısına gayet özenli bir işçilikle “Hellenistik Peristyl I” olarak adlandırılan yapı inşa edilmiştir. Bu yapı belki de yukarı kentteki agora idi. Biraz daha kuzeye ise “Hellenistik Peristyl II” olarak adlandırılmış yapı yükseltilmiştir. Bu yapı da belki bir gymnasion olabilir.

Akropolis’in Roma İmparatorluk Dönemi’nde de kent için oldukça önemli olduğu ve yerleşimin devam ettiği Hellenistik Peristyl yapılarının bu dönemde de kullanılmış olması ve Roma Dönemi’nde bir peristylli yapının daha burada inşa edilmesiyle anlaşılmaktadır. Ayrıca yüzeyde Roma İmparatorluk Dönemi’ne ait yapıların dağınık mimari parçalarına da rastlanmaktadır. Geç Antik Çağ ve Bizans Dönemi’nde Akropolis’in öneminin daha da arttığı burada inşa edilen üç büyük basilika yapısıyla açıkça anlaşılmaktadır. MS. 7. yy.’da Arap Akınları sebebiyle aşağı şehirdeki halkın çoğu Akropolis'te yaşamaya başlamış olmalılardır.